20 Ocak 2017 Cuma


DÜNYA TÜRKLERİ KONGRESİ ÇALIŞMA GURUBU.
2. Dünya Savaşındaki Türkler
2. Dünya Savaşından etkilenen Yahudiler, Almanlar, Avrupalılar, Ruslar, Amerikalılar hakkında çok şeyler yazıldı, çizildi, filmler yapıldı, kitaplar, romanlar yazıldı. Ama bu savaşta yer almak zorunda kalan milyonlarca Türk de vardı. Kendileri ile hiçbir ilgisi olmayan, taraf olmadıkları bu savaş yüzünden öldüler, öldürüldüler, idam edildiler, yaralandılar, sakat, aç sefil kaldılar, esir düştüler, baskı, işkence gördüler, kaçtılar, sürüldüler, evlerinden, yurtlarından oldular, ailelerini kaybettiler. Kısaca MAHVOLDULAR. Daha da önemlisi olmak istemedikleri ama oldukları bu savaşta yok sayıldılar.
Adlarına aydın denilen kimileri onlara vatan haini dedi. Bu aklı kıtlar o insanların vatanlarının olmadığını, vatanlarının, özgürlüklerinin, bütün varlıklarının, dillerinin, kültürlerinin, hatta ve hatta sofralarındaki ekmeklerinin bile ellerinden alındığını ya bilmiyorlar ya da bilmezden geliyorlar.
Gelin hikayeyi en baştan başlayarak anlatalım.
Rusya Türkleri
Rusya, 19. yüzyılın ikinci yarısında askerî güç, sanayi, bilim ve genel devlet yapısıyla gerçek bir büyük Avrupa Devleti niteliğindeydi. Buna karşılık bu dev bünye, sayısız müzmin problemlere de sahipti. Köylülerin toprak meselesinin çözümsüzlüğünden, sanayileşme dönemi sancılarından, sosyal adaletsizlikten ve hantal bürokrasiden kaynaklanan çok şiddetli sosyal ve ekonomik memnuniyetsizlikler yaşıyordu. İdare sistemini ne pahasına olursa olsun muhafaza etme inancı, mutlakıyetçi Rus Ortodoks görüşü dışında hiç bir eğilime hayat hakkı tanımayan çok katı bir istibdat sistemine yol açmıştı. Bu dahi, Rusya’nın 19. yüzyıl ortalarından itibaren sayısız ihtilâlci ve inkılâpçı hareketin beşiği olmasını önleyememişti.
Rusya’nın milyonlarla ifade edilen Türk/Müslüman halkları ise bütün bu gelişmelerin kıyısında kalmışlardı. İmparatorluktaki ekonomik ve sosyal adaletsizlikten paylarını fazlasıyla almışlardı.
Çarlık Rusya’sının son zamanlarında Doğu halkları arasında milliyetçilik akımları başgösterdi. Rus ve Batı Avrupa eğitim sistemiyle yetişmiş Müslüman ve Türk Tatar, Kuzey ve Güney Kafkasya aydınları Kongreler toplamaya başladılar. Rusya Müslümanlarının büyük çoğunluğu Türk’tü, bu hareketin önderlerinin tamamı Türk ve Türkçüydü. Dünyada ilk kez Türkçülük hareketini başlattılar. 1905 Rus Devrimi hareketinin başarısızlığa uğramasından sonra 1906 dan itibaren Türkçülerin çoğu Rusya dışına kaçtı.
Rusya’da Kasım 1917’de gerçekleşen Ekim Devrimiyle, Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler geçici hükümeti devirerek iktidara geldiler. Başta İngilizler olmak üzere dış güçler tarafından da kısmen desteklenen, Çarlık Rusyası generalleri Kolçak, Denikin, Vrangel vb. tarafından yönetilen Çarlık yanlısı Menşevik Beyaz Rus ordusu Müslüman ve Türklerin yaşadıkları bölgeleri Uralları, Sibirya’yı, Kuzey Kafkasya’yı ve diğer önemli bölgeleri işgal etti. 1918 ortasında iç savaş başladı. Bu savaşta Rusya sınırları içinde yaşamakta olan Müslümanları ve Türkleri yanlarına çekmeye çalışan Merkezi Bolşevik Hükümet, 24 Kasım 1917’de önce “Rusya halklarının hakları beyannamesi”ni hemen sonra da “Rusya’nın ve Doğu’nun bütün Müslüman işçilerine” hitaben özel bir çağrı yayınladı. Bu çağrıda Müslümanların inanışlarına ve geleneklerine saygı gösterileceği vaat ediliyordu. Lenin ve Stalin imzalarını taşıyan bu tarihi belgede şunlar dile getiriliyordu:
“Rusya Müslümanları, Volga ve Kırım Tatarları, Sibirya ve Türkistan Kırgızları ve Sartları, Kafkas Ötesinin Türk ve Tatarları, Çeçenler ve Kafkas Dağlıları, sizler!…Camileri ve ibadethaneleri yıktırılmış, inanışları ve gelenekleri Çarlar ve Rusya’nın yıkıcıları tarafından boğulmuş olan sizler!…İnanışlarınız ve gelenekleriniz, milli ve kültürel kurumlarınız bundan sonra serbesttir ve dokunulmazlık içindedir. Milli hayatınızı serbestçe ve müdahalesiz şekilde organize ediniz. Bu sizin hakkınızdır. Biliniz ki, haklarınız Rusya’nın bütün halklarının hakları gibi, İhtilalin bütün gücü ve onun organları olan milletvekilleri, işçiler, askerler ve köylülerin Sovyetleri tarafından korunacaktır. O halde, bu ihtilali destekleyiniz…“
Rusya Türkleri ve Müslümanları bu bildirideki aldatmacanın farkında değillerdi, bağımsızlıklarını elde edeceklerini ummuşlardı. Bir kısmı Tatar Sultan Galiyev gibi Milli Komünist oldular. Bir kısmı ise kendi bağımsız devletlerini kurdular. 20 Kasım 1917 de Kazan’da İdil-Ural Devleti, 12 Aralık 1917 de Hokand Türkistan Muhtar Cumhuriyeti kuruldu. 13 Aralık 1917’de Orenburg’da Kazaklar Alaş Orda Özerk Cumhuriyetini ilan ettiler. 28 Aralık 1917’de Kırım Halk Cumhuriyeti, 11 Mayıs 1918’de Abhazya, Adigey, Kabardey, Karaçay-Malkar, Osetya, Çeçen-İnguş ve Dağıstan eyaletlerinden oluşan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, 28 Mayıs 1918 Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu. 9 Ekim 1918’de kurulan Geçici Ahıska Hükümeti, 3 Kasım 1918’de kurulan merkezi Iğdır olan Nahçıvan’ı da kapsayan Aras Türk Hükümeti, 5 Kasım 1918’de kurulan Kars İslâm Şurası Hükümeti, 30 Kasım 1918’de Kars Millî İslâm Şûrası Merkez-i Umumisi adı altında birleşti. 17-18 Ocak 1919’da Güneybatı Milli Kafkas Geçici Hükümeti, aynı günlerde Acara Şura Hükûmeti kuruldu. 6 Ekim 1920’de Özbekler tarafından kurulan Buhara Hükümetinin ilk ve tek Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu Anadolu’da işgale karşı direnen Mustafa Kemal’e teslim edilmek üzere büyük miktarda altın hibe etti ancak bu yardımın % 81.7’sini Bolşevikler iç etti. Bu konudaki ayrıntılı yazımızı OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.
İç savaş süresinde ve sonrasında Bolşevikler Türklerin topraklarına girdikçe bağımsız ve özerk bütün devletlere tek tek son verdiler. Ancak hala ümitlerini kaybetmeyenler vardı. Rus çoğunluğun ekonomik ve askeri gücü göz önüne alındığında, en azından milliyet, siyasi, din ve kültürel sorunların bir federasyon oluşturarak çözülebileceği düşünüyorlardı. Ancak sonunda hepsi hüsrana uğradılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder