24 Aralık 2016 Cumartesi

DÜNYA TÜRKLERİ KONGRESİ KARAÇAY DELEGELERİ:

ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE YÖNETİM BİÇİMLERİ VE LİKLİK:

İslamiyet’ten önceki Türkler en büyük sosyal yapı olan devleti (il) boylar birliği anlamına gelen federasyon tarzında örgütlemişlerdi. Devletin başında Hakan bulunurdu.

Hükümdarlar çeşitli unvanlar kullanırlardı. Bunların başında; tanhu ve şan-yü unvanı gelir. Ayrıca, kağan, hakan, han, yabgu, ilteber, idikut gibi unvanlar da kullanılmıştır.

Türklerde ilk devlet teşkilatı Asya Hun devleti hükümdarı Mete tarafından kurulmuştur. Ülke yönetimi bakımından doğu-batı (sağ-sol) diye iki idari bölgeye ayrılırdı. Gök tanrı inancına göre güneşin doğduğu yer kutsal sayıldığı için yönetimde doğu batıya göre üstün kabul edilmiştir. Bu anlayıştan dolayı hakan ülkenin doğu bölümünde otururdu. Batı kanadını ise yabgu unvanıyla hükümdarın kardeşi yönetirdi. Yabgu iç işlerinde serbest, dış işlerinde doğudaki büyük hakana bağlıydı.

Hükümdarın çocukları olan ‘tiginler’ devlet idaresinde deneyim kazanmaları için ülkenin çeşitli yerlerine “Şad” unvanı ile yönetici olarak gönderilirdi. Hükümdar ailesinin en yetkili üyesi veliaht olurdu.

Hiçbir şekilde töreye aykırı davranma yetkisi olmayan hükümdarın temel görevi halkının huzur ve refahını sağlamaktı. Kurultay (Danışma Meclisi) başkanlığı ve ordu komutanlığı da hükümdarın görevleri arasındaydı.

Hun ve Göktürk hükümdarları “Otağ” adı verilen çadırlarda otururlardı. Gök tanrı inancına göre doğu kutsal sayıldığından çadırların kapıları daha çok doğuya açılırdı. Uygurlardan itibaren hükümdar sarayları yaptırıldı. Her sonbaharda halka “Şölen” denilen ziyafetler verilirdi.

Hükümdarlara Kurultayın yanı sıra “hatun” denilen hükümdar eşleri de yardımcı olurdu. Hatun gerektiğinde vekil olarak devlet başkanlığı yapar, elçileri kabul eder ve Kurultay’a katılabilirdi. Bu durum Türk toplumunda kadına verilen değeri ortaya koymaktadır.

Tanrı vergisi kabul edilen siyasi iktidar kut kavramı ile ifade edilmiş, hükümdarın şahsı ve ailesi kutlu sayılmıştır. Yani siyasi iktidar hakkı, diğer insanlar arasındaki seçilmiş hükümdara ve ailesine verilmiştir. Kut kavramı bir bakıma ilahi seçkinliğin bir ifadesidir. Kut’un kan yoluyla babadan oğula geçtiğine inanılırdı.

Hükümdarlara Tanrı tarafından verildiği düşünülen yetkinin kalıtımsal olarak oğullarına da geçtiği görüşü Türk devlet yönetiminde veraset sorununu da beraberinde getirmiş; bu durum taht kavgalarını ve parçalanmayı hızlandırmıştır. Bazen, kardeşlerin devleti parçalamadan birlikte yönettikleri de görülürdü. Örneğin, Bumin-İstemi kardeşler (I. Göktürk Devleti), Bilge-Kültigin kardeşler (II. Göktürk Devleti) gibi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder