30 Kasım 2016 Çarşamba

İtalya’nın Tiber ile Arno nehirleri arasında yeralan Etruria bölgesinde yaşamış ve M.Ö. 6. yüzyıla dek varlığını sürdümüş bir halkın adı olup Eski Romalılar tarafından Etrusci veyaTusci adlarıyla tanımlanmışlardır. Etrüsk halkı ve kültürü zamanla Roma İmparatorluğuiçinde erimiştir. Etrüskler İtalya‘daki diğer kavimlerden çok daha ileri bir uygarlık düzeyindeydiler. Roma uygarlığının, mitolojisindeki ilahlardan, hukukundan yol yapım tekniklerine kadar, kökünü hemen hemen tümüyle Etrüsk uygarlığından almış olduğu günümüzde saptanmış durumdadır. Etrüskler’in dini, Çiçero’nun değindiği gibi, vahyedilmiş bir dindi ve 12’li sistemi baz alan bir inisiyatik örgütlenmeleri vardı.
Kendilerine ait özgün bir dile sahip olan Etrüskler, Yunanlılar tarafından Tyrrhenoi veyaTyrrsenoi adlarıyla bilinmişlerse de kendilerini Rasna veya Raśna olarak tanımlamışlardır.Roma kenti, Etrüsklerin hakimiyet bölgesinde kurulmuş olup Romalıların Veii kentini talan etmelerine dek (M.Ö. 396) kentin Etrüsklerin yönetiminde olduğu sanılmaktadır.
Yunan tarihçi Herodot‘a göre Etrüskler Lidya‘dan İtalya’ya göç etmişlerdir, bunun yanı sıra pek çok tarihçi de Etrüskler ile doğu uygarlıklarının adetleri arasında bağ kurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Etrüsklerin kökeninin Doğu uygarlıklarına dayandığını savunurlar [kaynak belirtilmeli].
Etrüsklerin kökeni hakkında yapılan en yeni çalışma, 2004 yılında çeşitli İtalyan üniversitelerinden gelen bir grup genetik bilimci tarafından yapılmıştır. Bu araştırma çerçevesinde MÖ 7-3 yüzyıllar arasında yaşamış Etrüsklere ait 80 iskeletten alınan DNAörnekleri alınarak çok titiz bir çalışma ile günümüzde yaşayan çeşitli milletlere ait DNA’lar ile karşılaştırılmıştır.
Sonuç olarak Etrüsklerin genetiğinin diğer milletlere göre en çok bugünkü AnadoluTürkleri ile yakınlık gösterdiği ortaya çıkmıştır. (Vernesi et al. 2004)Eski Yunanefsanelerinde de sıkça anlatıldığı gibi bu durum antik çağda Anadolu’dan İtalyan yarımadasına yapılan göçlerle açıklanmıştır.
İtalyan tarihçiler “Romalıların siyasi ve idari kuruluş şekillerini, ordu teşkilatını, altın işleme sanatını ETRÜSKLER’den öğrendiklerini” yazarlar. (5) ETRÜSKLER’i Latinler’den farklı bulurlar.
İtalya’da demir çağı ETRÜSKLER ile Villanova bölgesinde M.Ö. 1200’lerde başlamıştır. Latinler kendi medeniyetlerini ETRÜSK mirası üzerine kurmuşlardır.
Latinler ETRÜSKLER’e TUSKİ (Tusci) derlerdi… Sonra bu kelime TOSKA olmuş, TOSKANA adı da ETRÜSKLER’in yaşadığı yer için kullanılmıştır… Floransa TOSKANA’nın kültür merkezidir.
Avrupa’da Karanlık Çağ’ın etkisinden ilk kurtulanlar TOSKANALILAR olmuştur. RÖNESANS’ı başlatan onlardır… DANTE, MİKELANJ, LEONARDO DA VİNCİ ve NAPOLYON hep Floransalı’dır. Yani hepsinde ETRÜSK kanı vardır!.. Ayrıca şair VİRGİL, heykeltraş VULKA, İmparator SEZAR ve BÜYÜK İSKENDER de birer ETRÜSK idi.
CIBA ilaç fabrikasının ETRÜSK diyarı TOSKANA bölgesinde yaptırdığı bir inceleme, buradaki halkın kan tahlili sonuçlarının İtalya halkından daha çok ANADOLU halkına yakın olduğunu ortaya koymuştur.
ETRÜSKLER İtalya’ya nasıl geldi?… Bunu HERODOT şöyle anlatır:
“ANADOLU’nun LİDYA bölgesinde kral Atyos zamanında şiddetli bir açlık başgösterdi. Kral halkını ikiye ayırdı… TYRRHENOS adlı oğluna bir grubu alıp kendine yeni bir vatan aramasını söyledi.”
“TYRRHENOS yanındakilerle birlikte İzmir’e geldi, gemiler yapıp denize açıldı. Adriyatik yolu ile İtalya’nın doğusundaki Umbriya sahillerine ulaştı ve oraya yerleşti. LİDYALILAR İtalya’ya varınca liderlerinin adını aldılar : THYRRHEN!..”
İtalya’nın batısındaki deniz şimdi bile TİRHEN DENİZİ olarak bilinir.
Eski çağların önemli yazarı PLÜTARK da “ROMÜLÜS’ÜN HAYATI” adlı eserinde, “ETRÜSKLER’in İtalya’ya gelmeden önce LİDYA’da yaşamış oldukları”nı yazar.
Zaten LİDYA diye bilinen İzmir-Manisa bölgesinin esas adı LUDYA’dır. Bu adı kral LYDUS’tan almıştır. Bölgede LİDYALI diye bir halk yoktur!. Daha önceki adı MEONYA’dır. İYONLAR’ın, KİMMERLER’in istilasına uğramış bir bölgedir.
M.Ö. 3. binin sonlarına doğru Anadolu’da görünen ETRÜSKLER, HİTİTLER’in ortaya çıkması sonucunda SAMSUN dolaylarına çekildiler. AMAZONLAR’ın AMASYA civarını mesken edinmeleri bu yüzdendir… Bundan sonra da batıya göç ederek EGE sahillerine geldiler.
AMAZONLAR’ın M.Ö. İkinci bin yılın başlarında Kafkasya’dan gelip Anadolu’nun batısını ele geçirdikleri de söylenir…
Bu bir şeyi değiştirmez… Sadece AMAZON etkisinin M.Ö.3000-2000 arasında SAMSUN’dan KAFKASYA’ya uzandığını, sonra batıya kaydığını gösterir… İZMİR’i, AMAZON kraliçesi MURİNE kurmuştur… (İz-Myrina)
İş burada da bitmez… Eski Romalılar, TRUVA(TROYA) savaşından kurtulan TRUVALILAR’ın İtalya’ya göç ettiklerini ve Latinlerin atası olduklarına inanırlardı… Bulgar bilim adamı Viladimir Georgiyev de TRUVALILAR ile ETRÜSKLER’i aynı soydan sayar. Ve şöyle der:
“Kralları ENEA ile TROYALILAR İtalya’nın batısına yerleşip YENİ TROYA’yı kurdular… Burada ancak ETRÜSKLER söz konusu olabilir. Çünkü HERODOT, STRABON, SERVİUS, SENEKA, SOLİNUS, TACİKUS, PLÜTARK, FESTUS ve başkaları onların BATI ANADOLU menşeli olduklarını söylemiştir.”
Attila, M.S. 45l yılında Galya’da Romalılarla savaşırken, TROYES adlı şehri yağmalamıyacağını söylemişti!…
Bu TROYES, bizim Anadolulu TİRHENLER’in Avrupa’ya göç ettikten sonra orada kurdukları ikinci bir TROYA’dan başka ne olabilir?.. Atilla o şehri, halkı TÜRK olduğu için yağmalamamıştı!
Bizanslılar TÜRKLER’in TRUVALILAR’IN TORUNU olduklarına inanırlardı… Bizanslı T. Gazes ile İtalyan F. Filelfo arasında teati edilen mektuplarda “15. ASIR TÜRKLERİ’nın ESKİ TRUVALILAR’ın neslinden geldiği; TÜRKLER’in İSTANBUL’u fethetmekle Greklerden TRUVA’nın intikamını aldıkları” ifade edilmektedir.
Turgut Özal’ın 1990’da Fransızca yazdığı (daha doğrusu yazdırdığı) kitapta da aynı konuya değinmesi, ilgi çekicidir.
İtalya’da ETRÜSK çağı, TRUVA savaşından sonra, M.Ö. 13.Asırda başlamış, Romalıların son ETRÜSK şehri olan Volsini’yi yıktıkları M.Ö. 265 yılına kadar devam etmiştir. Bu tam 1000 yıl demektir!..
ETRÜSKLER M.Ö. 535’de Greklere karşı Aleria’da büyük bir zafer kazanarak Elbe adasını, Sardunya ve Korsika’yı ele geçirdiler… Zaten bütün İtalya ETRÜSK kontrolünde idi.
Aslında Avrupa’da o dönemin iki süper devletinden biri ETRÜSKLER, diğeri de Greklerdi. Bu bakımdan bu savaşın önemi kolayca anlaşılır.
ETRÜSKLER’de devlet Kuzey-Orta-Güney olarak üçe ayrılmış, bunların her biri de 12 boya bölünmüştü. Bu bölünme, TÜRKLER’in Sağ-Merkez-Sol sistemiyle aynı olduğu gibi, her kolun da 12 boya ayrılması aynıdır.
Eski ETRÜSKLER, yeni TÜRK ALEVİLER gibi 12 sayısını kutsal görürlerdi…
Latinlerin kullandığı “Vox poluli, vox Dei” ifadesi ETRÜSK kökenlidir ve bugün TÜRKİYE’de “Halkın sesi, HAKK’ın sesidir” şekliyle dillerde dolaşır.
ETRÜSKLER’de kadın eve kapalı değildi… Yüksek bir mevkii vardı. Dini törenlere, yarışlara, ziyaretlere, hatta savaşlara kocası ile birlikte giderdi… Buna diğer milletler, özellikle Grekler (yani Aryanlar) çok şaşardı.
Etrüsk Dili ve Alfabesi
Etrüsk sözlü dili günümüzde çözülmemiş bir dil olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Etrüsk yazısı da, alfabesi bilinmekle birlikte tam olarak çözülmemiş durumdadır. Bunun üç temel nedeni şunlardır:
A) Etrüskler’den günümüze bir kaç anıt ve Latin yazarları tarafından yapılan alıntılar dışında fazla yazılı eser kalmamıştır. Yazıtlar ise çok kısa olup çok az sayıda sözcük içermektedir. Etrüsk dilinde yazılı eserlerin bir kısmı grafitti halindedir; bir kısmı da, yalnızca ana baba, koca adını, çocuk sayısını bildiren mezar taşlarından ibarettir. İlginçtir ki, en uzun Etrüsk el yazması İtalya’da değil, Mısır’da, 19.yy’da İskenderiye’de bulunan bir Mısır mumyasının üzerindeki sargılarda bulunmuştur. Etrüsklerden yazılı eserlerin fazla kalmamış olması konusunda ise iki varsayım bulunmaktadır:
Etrüsk toplumu ezoterik değerlere önem veren inisiyatik bir örgütlenme içindeydi, aktarım sözlü olarak yapılmaktaydı ve bir şey yazılması gerektiğinde yazılar ya da önemli yazılar yalnızca ezoterik tradisyonu sürdüren yazıcı rahipler tarafından yazılır ve saklanırdı. Her ezoterikekolde görüldüğü gibi onlar da gizliliğe ve bilgilerini gizlemeye önem vermişlerdi. Rene Guenon’un değindiği gibi, mevcudiyeti bilindiği halde Etrüskler’in ilhama dayalı gerçek din kitapları da bu yüzden halen keşfedilememiştir. Pagan sayılan Etrüsk metinleri kasıtlı ve sistemli olarak yok edildi.
B) Çift dilli yazıtlara yeterince rastlanamamış olması.
C) Etrüsk dilinin bir Hint-Avrupa dili olmaması ve eklemlemeli (agglutinant) bir dil olması nedeniyle Batılı dilbilimcilerce kolayca anlaşılamamış olması. Etrüsk dili Batılı bilim adamlarına bu yüzden tam bir muamma oluşturmuştur. (Diğer eklemlemeli dillerden bazıları, Türkçe, Moğolca, Fince, Macarca, birçok Kafkas (Abazca vs.) ve Ural dilleri, Hatti dili, Pelasg dili, Lidya dili, Maya dili, Kızılderili dilleri, Sümerce, Bask dili, Eskimo dili’dir.)
Etrüsk dili 22 sesten oluşmaktadır ve Etrüsk alfabesi de, her herhangi bir sesi göstermeye yaramayan yabancı harfler hariç tutulursa, aslında 22 harfli bir alfabedir. Yani Etrüskler’in ilk alfabesi 22 harften oluşuyordu. Kimi Etrüsk yazıtları soldan sağa, kimi Etrüsk yazıtları ise sağdan sola doğru yazılmıştır. Etrüsk yazıtları üzerinde Amerikalı ve Avrupalı dilbilimcilerce sürdürülen çalışmalar bu dildeki sözcüklerin çok büyük bir kısmının Fin-Ugor, Macar, Sümer ve Türk dillerinde de bulunduğunu ortaya koymuştur. Türkoloji araştırmacıları Etrüskler’in yazılarında rastlanan harflerin Ön-Türkler’e ait runik yazıdaki (tamga yazısı) işaretler olduğunu ileri sürmüşlerse de bu görüş Batılı dilbilimcilerce pek rağbet görmemektedir.
Etrüsk Yazısı
Etrüskler ile Türkler’in Ortak Bir Kökeni Olduğunu Destekleyen Bulgular
Soyunu kurta dayandıran halklar yalnızca Türkler, Moğollar ve Etrüsklerdir.
Etrüsk dilindeki ve Türkçe’deki sözcük benzerlikleri.
Ölümle ilgili adetlerdeki benzerlikler.
Etrüsk iskeletleri üzerinde ve Anadolu’da yapılan DNA testlerinin sonuçları.
Örneklerine yalnızca Anadolu’da rastlanan kulplu kazan gibi metalurji örneklerinin Etrüskler’de de görülmesi
Etrüskçe’nin Türkçe gibi eklemeli (agglutinant) bir dil olması
Etrüsk yazısında kullanılan birçok yazı karakterinin Orta-Asya’da ve Doğu Anadolu’da rastlanan Ön -Türkler’e ait runik yazıdaki karakterlere eş olması.
Sonuç olarak son bulgulara da bakılırsa Etrüsklerin Türk kökenli oldukları ve Türkistan’dan geldikleri görülür. Kamunlar Vadisi ve İsviçre’ye yerleşen Türklerden bir kısmı olan Etrüskler Roma İmparatorluğu’nun da kökenidir. Roma İmparatorluğu’nun kurucularıdır.
Romulus ve Remus’u emziren dişi kurt
Göçün Kaynağı
Sonuç olarak Etrüskler’in İtalya’ya göçüyle ilgili varsayımlar şu görüşlerde toplanmaktadır:
1) Kimi Batılı bilim adamlarına göçün kaynağı Anadolu’dur.
2) Göç Anadolu üzerinden olmuşsa da, kaynak Orta Anadolu değildir; Etrüskler’in ataları Doğu Anadolu veya Kafkasya civarında yaşıyordu.
3) Kimi Macar araştırmacılara göre, göçün kaynağı Orta Asya’dır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder